Keşfet

Asosyal bir siber güvenlik uzmanı olan Sinan (Birkan Sokullu), toplumdan uzak ve içine kapanık bir yaşantı sürerken, zengin iş insanı kızı Nevra (Esra Bilgiç) ile yolları kesişir. Bu buluşma, Sinan’ın geçmişindeki karanlık sırların açığa çıkmasına ve Nevra’nın da kendi gerçekleriyle yüzleşmesine neden olur. İkili, kökenlerine uzanan gizemli bir yolculuğa çıkar; tutkulu aşk ve büyük tehlikelerle örülü bir dünyaya adım atarlar. Bu süreçte eski düşmanlar, ihanet ve ölümle karşılaşırlar

Tokyo’nun emlak piyasasında yükselen fiyatlar, 10 milyar yenlik dev bir dolandırıcılık vurgununa zemin hazırlayan karanlık bir iş sahnesi yaratır. Takumi Tsujimoto, Harrison Yamanaka liderliğindeki profesyonel “arazi dolandırıcıları” ekibine katılır. Sahte belgeler, taklit kişiler ve dikkatlice hazırlanmış sahte anlaşmalarla Tokyo’nun zengin arazi sahiplerini hedef alırlar. Ancak işler planlandığı gibi gitmez: polis sıkı takipte, ekip içindeki sırlar gün yüzüne çıkmaya başlar, ve büyük oyun tehlikeli bir kaosa dönüşür. Takumi’nin geçmişi, Harrison’ın etik dışı yöntemleri ortaya dökülürken, bu zeki suç ağı kendi içinde çözülme riskiyle yüzleşir.

Küçük bir kasabanın sessizliğini beş yıl önce işlenen bir cinayet bozar. Herkesin çözüldüğüne inandığı bu dava, zeki ve meraklı lise öğrencisi Pip Fitz-Amobi’nin kafasında hâlâ cevapsız sorularla doludur. Sınıf projesi bahanesiyle cinayeti tekrar araştırmaya karar veren Pip, delilleri kurcaladıkça olayların ardındaki sır perdeleri aralanır. Gördüğü herkes, duyduğu her şey artık farklı anlamlar taşır. Gerçek katil hâlâ dışarıda olabilir mi? Masum gibi görünen insanlar ne kadar gizli saklı hayatlar sürdürüyor? Zamanla hem tehlikeli oyunların içine çekilen hem de kendi iç hesaplaşmalarıyla yüzleşen Pip için bu sadece bir soruşturma değil, aynı zamanda kendi cesaretini, zekâsını ve adalet duygusunu sınayan bir sınavdır.

Targaryen Hanesi'nin ihtişamlı yükselişi ve yıkıcı çöküşüne giden kanlı yolları gözler önüne seren House of the Dragon, Westeros’un demir tahtı uğruna verilen iç savaşın fitilini ateşliyor. Ejderhaların gölgesinde şekillenen bu destansı hikâyede, aile bağları, ihanet, güç arzusu ve kehanetler iç içe geçiyor. Kral Viserys’in halefi kim olacak sorusu etrafında dönen entrikalar, krallığı ikiye bölen ve tarihe "Ejderhaların Dansı" olarak geçen bir iç savaşı başlatıyor. Soy, sadakat ve ejderha alevlerinin sınandığı bu çatışma, Targaryen Hanesi'nin gerçek bedelini gözler önüne seriyor.

1980’lerin başında Los Angeles... Genç, zeki ve hırslı Franklin Saint, daha iyi bir yaşam kurma umuduyla sokaklara atılır. Ancak yolunu seçtiğinde, sadece kendi kaderini değil, çevresindeki binlerce insanın yaşamını da etkileyecek karanlık bir dönemin kapılarını aralar: Crack kokain salgını. Franklin, küçük çaplı uyuşturucu satıcılığından, şehir çapında bir imparatorluğun liderliğine yükselirken; CIA’in Orta Amerika’daki yasadışı operasyonları, kirli para trafiği ve devletin gözetimindeki sistemli yıkım da arka planda sessizce büyür. Uyuşturucu, siyaset, sokak kültürü ve kişisel trajedilerin iç içe geçtiği bu atmosferde; Snowfall, bir gencin güce ulaşma mücadelesini anlatırken aynı zamanda Amerikan toplumunun çürümeye başlayan damarlarını da acımasızca gözler önüne serer.

Başarılı ancak özel hayatında karmaşık bir dönemden geçen doğurganlık doktoru Nana, çalıştığı klinikte bir hata sonucu kendi kendine yapay döllenme uygular. Bu plansız hamilelik, hem kişisel hem de profesyonel hayatını altüst eder. Hastalarının hayatlarını düzene sokmaya çalışırken, kendi hayatı tamamen kontrolden çıkan Nana, yıllardır kaçtığı ilişkiler, ailesel baskılar ve annelik fikriyle yüzleşmek zorunda kalır. Hamileliğini gizlemeye çalıştıkça yalanlar büyür, ilişkiler karmaşıklaşır ve Nana artık kendi kararlarının sorumluluğunu almak zorundadır. Baby Fever, modern kadının annelikle, kariyerle ve kimlikle olan çatışmalarını hem duygusal hem de esprili bir dille işleyen, sıcak ve samimi bir hikâyedir.

Haftanın her salısı ekranları kana bulayan korku antolojisi serisi Terror Tuesday, bu kez sınırları zorlayan yeni bölümleriyle geri döndü: "Extreme" sezonu! Her bölümde farklı bir hikâyeye yer veren dizi, izleyiciyi tüyler ürperten olayların merkezine fırlatırken, bu sezonda korkunun dozu daha da yükseliyor. Psikolojik gerilim, bedensel dehşet, doğaüstü kabuslar ve gerçek hayattan esinlenen karanlık hikâyeler… Her bölüm başka bir yönetmenin elinden çıkıyor ve her biri korkunun başka bir biçimini yansıtıyor. Dizi, kurban ile avcı, gerçek ile hayal, canlı ile ölü arasındaki çizgiyi sürekli bulanıklaştırıyor. Terror Tuesday: Extreme, korku türünün sadık takipçilerine hitap eden, çarpıcı görselleri ve rahatsız edici temalarıyla dikkat çeken, "her salı bir kabus" mottosunu hakkıyla taşıyan bir yapım.

The Frog, sessizliğin ardına saklanmış karanlık sırları gün yüzüne çıkaran, sürükleyici bir suç ve gerilim dizisi. Ormanın kıyısında, göl manzaralı sakin bir tatil evine gelen gizemli bir kadın ve küçük oğlunun gelişi, ev sahibinin düzenini paramparça eder. Geçmişin izlerini taşıyan bu ziyaret, bir zamanlar aynı bölgede yaşanmış karanlık bir cinayeti de gün yüzüne çıkarır. İki farklı zaman diliminde ilerleyen hikâye, birbirinden kopuk gibi görünen olayları ustalıkla örerek seyirciyi, ahlaki sınırların, suçun ve suskunluğun bedeliyle yüzleştirir. Sessizliğin huzur değil, bazen tehlikenin ta kendisi olduğu bu atmosferde, her karakterin sakladığı bir sır vardır.

Ömer, Poyraz ve Tufan 3 yıl hapiste yattıkran sonra Adana’dan İstanbul’a gelip bir kebapçı açarlar. Artık illegal dünyayla işleri bitmiştir. Ancak gerçekler planladıkları gibi olmaz. İstanbul’da daha dükkanı kiralarken dolandırılınca paralarını geri almak için girdikleri yolda yeni bir dünyayla karşılaşırlar. Büyük ve saygı duyulan bir mafya babası olan Dayı’nın güvenini kazanırlar. Dayı’nın oğlu Yiğit ilk günden beri Ömer, Poyraz ve Tufan’a düşman olur, daha sonra da karşılarına çıkacaktır.

Twilight of the Gods, tanrılara karşı kişisel intikamını gerçekleştirmek isteyen bir savaşçının epik öyküsünü anlatıyor. Zack Snyder’ın imzasını taşıyan bu yetişkin animasyon dizisi, İskandinav mitolojisinin karanlık ve acımasız dünyasını gözler önüne seriyor. Kanla yazılmış kadim destanlara cesur bir yorum getiren yapım, intikam, ihanet ve ilahi hesaplaşmalarla örülü bir yolculuğa davet ediyor. Tanrıların dünyasında adalet, yalnızca kılıçla sağlanır.

Aşkı Hatırla, geçmişin izlerini bugünün duygularında bulan iki eski sevgilinin hikayesini anlatıyor. Birbirlerinden altı ay önce yollarını ayıran mimar Deniz ve editör Güneş, tesadüfi bir karşılaşmanın ardından gelen gizemli bir mesajla hayatlarını yeniden sorgulamaya başlar. Bu beklenmedik gelişme, onları içsel bir yolculuğa çıkarırken, aşkın zamanla silinen izlerini gün yüzüne çıkarır. Eski yaralarla yüzleşip eksik kalan cümleleri tamamlamaya çalışan ikili, hem kendilerini hem de birbirlerini yeniden keşfedecekleri bir sürecin tam ortasında bulur. Bazen unutmak değil, hatırlamak iyileştirir...

Orta Dünya tarihinin destanlara konu olan İkinci Çağ’ındaki efsanevi kahramanları ilk kez ekrana getirecek. J.R.R. Tolkien’ın The Hobbit ve The Lord of the Rings’inin binlerce yıl öncesinde geçen bu epik drama, izleyicileri büyük güçlerin ortaya çıktığı, krallıkların yükseldiği ve çöktüğü, sürpriz kahramanların sınandığı, umudun pamuk ipliğine bağlı olduğu ve tüm dünyayı karanlığa gömmekle tehdit ettiği bir döneme götürecek. Orta Dünya’nın büyük ölçüde barış içinde olduğu bir dönemde başlayan dizi, hem tanıdık hem de yeni yüzlerden oluşan bir grup karakterin uzun süredir dönmesinden korkulan bir kötülüğün yeniden yükselmesiyle yüzleşmesini anlatacak. Dumanlı Dağlar’ın karanlık derinliklerinden, elflerin başkenti Lindon’ın görkemli ormanlarına, göz alıcı ada krallığı Númenor’dan haritanın en uç köşelerine, bu krallıklar ve karakterler, Orta Dünya’dan ayrıldıktan çok sonra da anlatılmaya devam edecek efsanelerini şekillendirecekler.

Dünya çapında iz süren cesur kaşif Lara Croft, kadim bir uygarlığın sırlarını ortaya çıkarmak için tehlikeli bir maceraya atılır. Bu yolculuk, onu sadece unutulmuş tapınaklara ve gizemli harabelere değil, aynı zamanda kendi geçmişinin acı dolu anılarıyla da yüzleşeceği içsel bir yolculuğa sürükler. Zamanla birbirine bağlanan tarihî ipuçları, hem insanlığın geleceğini tehdit eden büyük bir tehlikeyi hem de Lara'nın yıllardır bastırdığı kişisel bir gerçeği gün yüzüne çıkarır.

Dünya, kelimelerle bulaşan bir delilik salgınıyla sarsılırken, insanlık iletişimden korkar hale gelmiştir. Konuşmak tehlike, sessizlik ise hayatta kalmanın tek yoludur. Bu tuhaf salgına karşı bağışıklık geliştiren tek kişi, geçmişin içine kapanık dilbilimcisi Murat Siyavuş’tur. Yıllarca korunaklı bir bölgede gizlenerek yaşamını sürdüren Murat, bir gün istemeden de olsa saklandığı duvarların dışına adım atar. Artık İstanbul’un harabelerle dolu sokaklarında yalnızdır ve peşinde, onu yakalamak isteyen devletin gözü pek ajanları vardır. Ancak asıl tehlike dışarıda değil, zihninde yankılanan “sıcak kafa”nın sırlarında gizlidir. Murat, dilin çılgınlığa dönüştüğü bu yeni dünyada hem kendi geçmişiyle yüzleşmek hem de insanlığın kaderini belirleyecek gizemi çözmek zorundadır. Konuşmanın ölüm, suskunluğun hayatta kalma anlamına geldiği bu distopik evrende, kelimeler en keskin silahtır.

Ada, Sevgi ve Leyla, "rakı, balık, Ayvalık" mottosuyla çıktıkları kısa bir tatilin hayatlarını bu denli değiştireceğini asla tahmin etmemişlerdir. Bu küçük Ege kasabasındaki huzurlu günler, üç kadını geçmişleriyle yüzleşmeye, eski yaraları sarmaya ve içlerindeki sesi yeniden duymaya zorlar. Her biri kendi hayatında bir dönüm noktasına gelirken, dostlukları onlara hem bir sığınak hem de bir pusula olur. Bu yolculuk, sadece anı yaşamakla kalmayıp geleceğe dair cesur kararlar almalarını da sağlayacaktır.

Aşk 101, 1998 yılında bir lisede okuyan, her biri kendince sorunlarla boğuşan bir grup gencin büyüme hikâyesini anlatıyor. Birbirlerinden aldıkları güç ve kurdukları dostluklarla karşılaştıkları sorunların üstesinden gelen bu gençler, bir yandan büyüme sancılarıyla boğuşurken, bir yandan da kurdukları iyi niyetli bir planla okuldaki öğretmenlerinin aşk hayatlarına müdâhil oluyorlar. Çıktıkları bu yolculukta birbirleri hakkında bildiklerinden çok daha fazla ortak noktaları olduğunu, beraberken ne kadar güçlü olduklarını ve sevginin zorla var edilemeyeceğini fark eden bu gençlerin günümüze uzanan hikâyeleri de dizide yer alıyor.

“Mezarlık”, kadın cinayetlerini konu alan karanlık ve toplumsal mesajlar içeren bir polisiye dizidir. Başrolde Birce Akalay’ın canlandırdığı Komiser Önem yer alır. Önem, kadın cinayetlerini araştırmak için kurulan özel bir birimin başına getirilmiştir. Ekibiyle birlikte her bölümde farklı bir kadın cinayetini çözmeye çalışırken; toplumda, medyada ve hatta emniyetin kendi içinde bile bu cinayetlere yönelik önyargılarla mücadele eder. Dizi, sadece suçları çözmeye değil; kadınlara yönelik şiddetin, cinsiyetçi bakış açılarının ve sistemsel sorunların da altını çizer. Her vaka, gerilimli bir soruşturma süreciyle ilerlerken izleyiciye çarpıcı sosyal mesajlar verir. Aynı zamanda Komiser Önem’in geçmişi ve karakter gelişimi de dizi boyunca önemli bir yer tutar.

Geleneksel bakış açıları ve çalışma anlayışları, artık yeni kuşaklar için geçerliliğini yitirmiştir. X kuşağının sabırla ve emekle çıktığı kariyer yolculuğu, yerini daha hızlı, daha stratejik bir rotaya bırakmıştır. Genç ve hırslı bir kadın olan Aslı da bu yeni dünyanın temsilcilerindendir. Aslı, basamakları tek tek tırmanmak yerine “kuş uçuşu” bir yol izleyerek zirveye ulaşmak ister. Geleneksel kuralları sorgulayan, güç dengelerini kendi lehine çevirmeye çalışan Aslı’nın yolu; entrika, rekabet ve manipülasyonla örülüdür. Ancak zirveye çıkmak kadar, orada kalmak da zordur. Aslı, bu yolculukta hem ne kadar ileri gidebileceğini hem de ne kadarını feda edebileceğini sorgulamak zorunda kalacaktır.

Genç ve meraklı gazeteci Esra, İstanbul’un kalbinde yer alan tarihî Pera Palas Oteli hakkında yazı hazırlamak üzere görevlendirilir. Ancak bu sıradan iş görevi, onun hayatını tamamen değiştirecektir. Otelin 130 yıllık geçmişine dair izler ararken, Esra kendini bir anda 1920'li yılların İstanbul'unda bulur. Modern çağdan geçmişe yaptığı bu gizemli yolculukta, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşuna dair bilinmeyen bir komployu ortaya çıkarır. Geçmişteki her adımı, sadece kendi kaderini değil, ülkenin tarihini de etkileyecek güçtedir. Artık sadece bir gazeteci değil, zamanın çizgisini korumaya çalışan bir kahramandır. Esra, bir yandan dönemin büyüleyici atmosferine ve insanlarına ayak uydurmaya çalışırken, diğer yandan tarihin akışını bozmak isteyen karanlık güçlerle karşı karşıya kalır. Pera Palas, artık sadece bir otel değil, kaderin yazıldığı bir geçit haline gelir.

İstanbul’un karmaşasında motosikletiyle hayatın yükünü taşıyan Mahsun, borçları ve hayalleri arasında sıkışmış bir motokuryedir. Her gün beton sokaklarda hız yaparken içinde giderek büyüyen bir boşlukla yüzleşir. Bir gece, müşterilerden biriyle yaşadığı sıra dışı bir olay hayatını tamamen değiştirir. Mahsun, kadınlarla olan doğal iletişim becerisi ve çekiciliği sayesinde farkında olmadan gizli bir "yeteneğe" sahip olduğunu keşfeder: insanları mutlu etme sanatı. Borçlarından ve sıradanlıktan kurtulmak isteyen Mahsun, radikal bir karar alır: jigolo olacaktır. Fakat bu karanlık ama cazip dünyaya adım atarken yalnız değildir. En yakın arkadaşı Leyla, işinde başarısız ama yaratıcı bir reklamcıdır. Leyla, Mahsun’un menajeri olur ve onu "marka" haline getirmek için İstanbul’un gizli sosyetesine açılan kapıları zorlar. Ancak Mahsun’un yeni kimliğiyle eski hayatı çatışmaya başlar. Ailesi, mahallesindeki arkadaşları ve geçmişi peşini bırakmaz. Üstelik Leyla ile aralarındaki dostluk, bu işin duygusal yükü altında sınanacaktır.